Sayın Basın Mensupları!
Böyle bir günde, on binlerce Filistinli Gazzeli yavrunun, annenin ve mazlumların şehadetini, mücadelesini zaferini tebrik ediyor. Katil Siyonist İsrail’i ve tüm destekçilerini lanetliyoruz. Tüm kardeşlerimizle sonuna kadar, Filistin’in, Kudüs’ün ve Gazze’nin yanında olduğumuzu haykırıyoruz.
Bilindiği gibi 24 Kasım Öğretmenler gününde öğretmenlerin önemi ve değerinden yine bahsedilecek törenler yapılıp örnek öğretmenler resmi makamlarda ağırlanacaktır. Öğretmene değer verilmesi güzel olmakla birlikte Türkiye’de 63 ilde şubesiyle Türkiye’nin en büyük öğretmen derneği olan ÖĞ-DER olarak öğretmenler gününe özellikle resmi makamlarca yapılan öğretmenlik mesleğine yönelik övgü ve alkışları samimiyetsiz bulduğumuzu belirtmek istiyoruz. Neden mi?
Bilindiği gibi bakanlık marifetiyle öğretmenler kast sistemi gibi 3 sınıfa bölünmüştür;
-Kadrolu -Sözleşmeli -Ücretli.
Bu 3 sınıf öğretmenlikte kadrolu olan bir öğretmen ile ücretli öğretmen aynı işi yaparken kadrolu öğretmenin aldığı maaş ücretlinin aldığı maaşın 3 katına çıkabilmektedir. Öğretmenlerdeki bu ayrımcılık MEB’in eseridir. Kaldı ki kadrolu öğretmenlerinde maaşları enflasyon karşısında erimiş bulunmaktadır. Kiralar öğretmen maaşlarını geçmektedir.
Halen öğretmenlerin yetiştirilmesi, istihdamı özlük, idari, sosyal ve ekonomik olmak üzere pek çok sorunları vardır. Aldıkları maaş halen yoksulluk sınırının altındadır. OECD ve Gelişmiş Batı ülkelerinde öğretmenlik mesleği kamuda en primli ve geliri en yüksek meslek grupları arasında yer aldığı halde, ülkemizdeki öğretmenlik mesleği aldığı maaş bakımından OECD ortalamasının gerisinde ve riskli meslek grupları arasında yer almaktadır. Hızını iyice artıran ekonomik kriz eğitim çalışanların iyice belini bükmüş durumdadır. Peki sorun sadece maaş mı, elbette değil ama iş barışını bozan ücretli kadrolu öğretmen gibi ayrımcılığın bir an önce ortadan kalkmasını diliyoruz. Bu sorun çözülmediği müddetçe öğretmenlerle ilgili Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenler gününde yapacağı her açıklama samimiyetten uzak ve yüzeyseldir.
Bir diğer sorunda öğretmen alımında uygulanacak mülakat sistemidir. Ülkemizde uygulanan mülakat sisteminin liyakati tespitten çok torpilli olan kişilerin işe alma mekanizması olarak kullanıldığını herkes biliyor. Bizde liyakatten yanayız, elbette. Peki bu liyakati kimler tespit edecek? Kamu kurumlarında ve özel sektörde liyakat ve adalete riayet edilmesi sosyal hukuk devletinin tesisinin çalışma ve sosyal barışın sağlanmasının temel şartıdır. Zira; liyakat sisteminin yok sayıldığı ülkelerde, bilim, fikir, kültür ve sanat, spor, siyaset erbabı dışlanır; adalet askıya alınır, zulüm kurumsallaşır, böylece çalışma barışı bozulur. Ekonomiden, eğitime, sanattan, ticarete her alanda üretim toplumundan tüketim toplumuna doğru hızla yol alınmaya başlar. Kayırmacı sistemlerde kriterler işe göre değil adamına göre belirlenir. Çifte standart olağan hale gelir. Servet ve yönetim işleri; eş, dost, akraba, siyasi yandaşlar arasında ulufe gibi dağıtılır. İnsanlar amaçlarına ulaşmak için çalışarak hakkı olanı elde etme yerine, çalışmadan hakkı olmayana sahip olma yollarını aramaya başlar. Sonuçta düzen bozulur.
Böyle bir türbülanstan çıkmanın tek yolu vardır: emaneti ehline verip, ahlak ve manevi temelli, adalete dayalı bir sistem inşa etmekten başka çıkar yol yoktur. Bu yapılmadığını bozuk düzenin çarkları arasında geleceğimiz kaybolup gidecektir.
Cumhurbaşkanının bile öğretmen alımında mülakatı kaldıracağını vaat etmesine rağmen, Bakanlığın, öğretmen alımında mülakatı getirecek olmasına anlam veremiyoruz. Bu mülakat kalktı diye atanmayı bekleyen öğretmenlerimizi fevkalade strese sokmaktadır. Peygamberlik mesleğini omuzlarında taşıyan, dün kendisine bir harf öğrettiği için köle olunacak kadar kıymeti bilinen öğretmen bugün, veliler tarafından yapılan hakaretler, öğrencileri tarafından darp ve yaralamalar ile dövülür, sövülür ve aşağılanır hale gelmiştir. Geldiğimiz şu noktada sosyal ve ekonomik sıkıntısının varlığı herkesçe bilinen bir gerçek olmasına rağmen, öğretmen ekonomik açıdan kaybettiklerinin değil, kaybettiği itibarının iadesi için de mücadele vermektedir. Kısaca öğretmenler gününde herkesin malumu olan öğretmenlik mesleğinin değerini anlatmak öğretmenlerin sorununu çözmüyor.
Öğretmenlerin sorunlarının çözümü için artık hamaset değil somut adımlar atılmalıdır.
Saygılarımızla.
Numan GÖKMEN
ÖĞ-DER GENEL BAŞKANI